İlaçlar doğru kullanıldığında, hastalıklara şifa olmasına rağmen kullanım süresi geçtiğinde veya kullanım dışı kaldığında vücudumuzda ne gibi etkilere yol açacağı öngörülemez bir durumdur. Bu etkiler, ilacın hangi koşullarda saklandığına, son kullanım süresinin ne kadar aşıldığına ve ne tür ilaçlarla aynı ortamda bulunduğu gibi pek çok etkene bağlıdır. İlaç kullanılmadan veya tamamen tüketilmeden kişinin sağlık durumunun düzelmesi, terapötik etkisi olmadığı için veya yan etkilerinden dolayı kullanımının hasta veya doktora bağlı olarak bırakılması, hastanın ilacı kullanmayı reddetmesi, ambalajın hastanın ihtiyacından fazla ilaç içermesi, tamamen tüketilmeden önce ilacın kullanım süresinin dolması gibi nedenlerle, tüketiciler ya da sağlık kurumlarında ilaç kullanılmayarak, atık durumuna dönüşebilir. İlaç üretiminin her yıl giderek büyük hacimlere ulaşması, beraberinde kullanım dışı kalmış ilaçların miktarını da artırmaktadır.
Hastaların ilaçların kullanımı hakkında yeterli bilgiye sahip olmamaları, hastanın tedavisinin yarım kalmasına sonrasında ise kullanılan ilaçların atık ilaç durumuna düşerek evlerdeki atık ilaç sayısının artmasına neden olmaktadır. Özellikle çocuklu ailelerde bulunan ilaçlar potansiyel zehirlenme riski taşır. Bu ailelerde miadını doldurmadığı halde riskli olan ilaçlar, atık ilaç olmasıyla daha da riskli hale gelmektedir. Amerika Birleşik Devletleri’nde ilaçların teminatsız depolama veya bertaraf edilmesinden dolayı en yaygın kaza ilaç zehirlenmeleridir.
Evlerde bulunan kullanım dışı kalmış ilaçların artması ve bilinçsizce bertaraf edilmesi çevre güvenliği açısından da tehlikelidir. Bazı ilaçlar, güvenlik ve etkinlik değerlerinin altında kullanılan dozu, bozulma ürünleri ve farklı biyolojik aktivite özelliklerinden dolayı insanlar, hayvanlar kısacası ekosistem üzerinde beklenmedik etkiler yapabilir. 2002 yılında The U.S. Geological Survey (USGS), ilaçların ve diğer kişisel bakım ürünlerinin genellikle ülkenin yüzey sularında bulunduğunu ortaya koymuştur. USGS çalışmada, reçetesiz satılan ilaçların atıklarının akarsularda % 80’den fazla olduğunu; reçetesiz antibiyotiklerin miktarının ise bu değerin yaklaşık yarısı kadar olduğunu tespit etmiştir . Yüzey sularında yüksek düzeyde antibiyotik bulunması, antibiyotiğe dayanıklı bakterilerin oluşmasına ve su bitkilerinde büyümenin azalmasına neden olmaktadır.
Evlerde bulunan kullanım dışı kalmış ilaçların bir de ekonomik etki boyutu vardır. Atık ve kullanım dışı kalmış ilaçların miktarca artması ülkemiz ve dünya ekonomisini de etkilemektedir. Ülkemizde sağlık harcamalarının büyük çoğunluğunu ilaçlar oluşturmaktadır. Kullanım dışı kalmış ilaçların veya sağlık ürünlerinin bulunması milyonlarca doların boşa gitmesi demektir. Evlerde bulunan kullanım dışı ilaçların, insan ve çevre sağlığına yönelik potansiyel tehlikelerinin azaltılması amacı ile alınacak önlemler şöyle sıralanabilir:
- İlaç firmaları daha az miktarda ilaç içeren ambalajlar piyasaya sürmelidir.
- Atık ilaçların insan, ekosistem ve ekonomik açıdan potansiyel tehlikelerinin anlatıldığı eğitimler ve çalıştaylar düzenlenerek toplumun konu ile ilgili farkındalık düzeyi artırılmalıdır.
- Kullanılmayan veya atılan ilaçların türleri ve miktarları oluşturulacak takip sistemi ile belirlenmeli ve daha bilinçli reçete uygulamaları yapılmalıdır.
- Atık ilaçların evlerden toplanması ve tıbbi atık arıtma tesislerine ulaştırılması sistematik yapılarak var olan atık ilaçların ekolojik sisteme zarar vermeden yok edilmesi sağlanmalıdır.
Sonuç olarak, yapılan pilot çalışma ile Ülkemizde de atık ve artık ilaçların çevreye, insanlara ve ekonomiye verdiği zararlar konusunda, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, geniş kapsamlı projelere, toplumun her kesimi için farkındalık düzeyini artırıcı eğitim çalışmalarına ve yasal düzenlemelere gereksinim olduğu gözlenmiştir. Daha kapsamlı çalışmalar yapılarak oluşturulacak bilgi birikiminin sağlık çalışanları ve halka aktarılmasıyla sorunun çözümüne yönelik yasal düzenlemeler yapılması gerekliliği göz ardı edilmemelidir..(Kaynak)
Peki, son kullanım tarihi geçmiş ya da artık kullanılmayan ilaçları nasıl bertaraf edelim?
1. Eczaneye Geri Verme:
Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları, yerel eczanelere geri verebilirsiniz. Birçok eczane, kullanılmamış veya son kullanma tarihi geçmiş ilaçları kabul eder ve bu ilaçları uygun bir şekilde imha ederler. Bu, ilaçların çevreye zarar vermesini önlemek için güvenli bir seçenektir.
2. İlaç Geri Dönüşüm Programlarına Katılma:
Bazı bölgelerde ilaç geri dönüşüm programları bulunabilir. Bu programlar, son kullanma tarihi geçmiş ilaçları toplamak ve düzgün bir şekilde imha etmek amacıyla oluşturulmuştur. Yerel sağlık kuruluşları veya çevre koruma ajansları bu programlara katılım hakkında bilgi sağlayabilirler.
3. İlaçları Kendi Başınıza İmha Etmeme:
Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları tuvalet veya lavaboya atmayın. Ayrıca, bu ilaçları ev çöpünün içine de atmamalısınız. Bu yöntemler, ilaçların çevreye karışmasına ve su kaynaklarına zarar vermesine yol açabilir.
4. İlaçları Karıştırmama:
Birden fazla son kullanma tarihi geçmiş ilaç varsa, bu ilaçları karıştırmayın. Her ilaç farklı kimyasal bileşenlere sahip olabilir ve karıştırma istenmeyen reaksiyonlara yol açabilir.
5. Ambalajları İyi Kapatma:
İlaçları çöpe attığınızda, ambalajlarını iyi bir şekilde kapatmaya özen gösterin. Bu, ilaçların çevreye yayılmasını önler.
6. Çocuklardan Uzak Tutma:
Son kullanma tarihi geçmiş ilaçları çocukların ulaşabileceği yerlerde bırakmaktan kaçının. Güvenli bir şekilde saklayın ve çocukların erişimini engelleyin.
Sonuç olarak, son kullanma tarihi geçmiş ilaçların doğru bir şekilde imha edilmesi sağlık, çevre ve toplum sağlığı için önemlidir. Yukarıdaki yönergeleri takip ederek, bu ilaçları güvenli bir şekilde ortadan kaldırabilirsiniz. Ayrıca, yerel eczaneler veya çevre kuruluşlarıyla iletişim kurarak ilaçlarınızı nasıl doğru bir şekilde imha edeceğiniz hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz.